Photo by Parker Johnson on Unsplash

NOTLARIM 3| Afet Yönetimine Dair

Merve Yılmaz

--

Afetler, önlem alınmadığı takdirde bir kentin fiziksel, sosyal ve ekonomik altyapılarını bertaraf edebilme gücüne sahiptir. Yaşanan büyük afetler ve sebep olduğu yıkımlar yıllar içerisinde afetlere ve yönetiliş biçimlerine karşı yeni yaklaşımlar doğurmuş, ulusal ve uluslararası bir çok çalışmaya girdi sağlamıştır. Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedefleri afetlere karşı zafiyetlerin azaltılması gerekliliği ortaya koymakta, Japonya’nın afetlere karşı dayanıklılık strateji belgeleri küresel ölçekte kentlere yol göstermektedir [1]. OECD, Dünya Bankası gibi organizasyonlar da ulusal ve uluslararası kurumları ve bireyleri afetlerin sonuçlarına karşı uyarmakta ve rehberlik hizmeti sağlamaktadır. [2]. Tarihsel süreç içerisinde afetler ile başa çıkmada planlamanın etkinliği değişsede her zaman afet yönetiminde kendine yer bulmuştur.

Türkiye jeolojik yapısı ile başta deprem olmak üzere sel, çığ, orman yangını, toprak kayması, kuraklık gibi bir çok afete maruz kalmaktadır [3] [2] [4]. Özellikle afet olarak deprem ülkemizde belirli periyotlarla tekrarlanması ve ağır kayıplara sebep olmasıyla literatürde oldukça tartışılmış ve afet ile ilgili yönetmeliklerin doğuşunda büyük rol oynamıştır. Buna örnek olarak yapılacak planlarda jeolojik analizlerin yapılması zorunluluğunun 1999 Marmara Depremi’nden sonra gelmesi verilebilir [5].

Türkiye risk yönetimi yaklaşımını yeni yeni benimsemektedir. Uzun yıllar geleneksel afet yaklaşımı ile afetler yönetilmiştir. İki yönetim şekli arasında ki farklar şöyle özetlenebilir: risk yönetiminde devlet koruyucu bir rol üstlenir, toplumsal yapı dirençlidir ve afetler doğal gerekçelere dayandırılır, afet gerçekleşmeden önlemler ve stratejiler belirlenir; geleneksel afet yönetiminde ise devlet iyileştiricidir ve afetin yaralarını sarmaya çalışır, toplum ise kadercidir, afete ilahi gerekçeler aranır [2]. Eski yaklaşımda reaktif kapasite kullanımı ve tekil afet odağı varken yeni yaklaşımda proaktif, çok aktörlü bir yönetişim söz konusudur ve afet yönetimi kapsamlı, holistik bir şekilde ele alınır [1].

Afet Yönetiminin evreleri [3]

Türkiye gerçeği olması sebebiyle ülkemizde Osmanlı’dan itibaren afetler ile ilgili yasalar çıkarılmaktadır. İlk örneklerin deprem ve kent yangınları için olduğu görülmekle birlikte 7269 sayılı Toplumsal Hayatı Etkileyen Afetlerde Alınacak Önlemler ve Yapılacak Yardımlar kanunu ile afet yönetiminin yasal dayanağı oluşturulmuştur. 1975 yılında çıkarılan Afet Bölgelerinde Yapılacak Binalar kanunu ise yerleşime uygun olmayan ve daha önce afet yaşanmış alanlarda tekrar yapılaşmaya izin vermemesi sebebiyle afet öncesi önlem alma çalışmalarının başlangıcını oluşturmaktadır [5].

Planlamanın afet yönetiminde yeri uzun yıllar eşik analizi yapmak olmuştur. Eşik analizi iki aşamada gerçekleştirilir. İlk aşamada su kaynakları, koruma alanları, toprak yapısı gibi veriler analiz edilir. İkinci aşamada ise birinci aşamada analiz edilen tüm veriler birlikte değerlendirilerek bir sentez üretilir. Eşik analizleri hala yapılmakta olup önemini korunakla birlikte geldiğimiz noktada mikro bölgeleme, yerleşime uygunluk, çoklu tehlike analizleri, kentsel risk analizleri de mekânsal plana girdi oluşturmakta ve afet tek başına bir olgu olarak ele alınmadan planın bir gerekliliği olarak değerlendirilmeye çalışılmaktadır [6].

Çoklu tehlike analizi 3 adımdan oluşmaktadır [1]:

1. İlk olarak yerleşme alanını etkileyen tüm doğal tehlikeler mekânsal olarak tanımlanır ve ağırlıklandırılır.

2. Doğal tehlikelerin birbirini etkileme ve tetikleme durumları bütünleşik yaklaşımla tanımlanır.

3. Son olarak doğal tehlikenin yapılaşmış çevrede sebep olacağı artçıl yapılartçıl yapılaşmış çevre tehditleri tanımlanır ve ağırlıklandırılır.

Çoklu tehlike analizi afet risklerine karşı mekânsal bir öneri sunmakta ve yerleşime uygunluk mekânsal sentezine de girdi vermektedir.

Bir planın temel analizlerinden biri olan yerleşime uygunluk analizi 4 çıktı vermektedir.Bunlar; yerleşime uygun alanlar, önlem alınacak alanlar, ayrıntılı jeoteknik çalışma gerektiren alanlar ve yerleşilemez alanlardır [4] [5]. Bu sonuçlar neticesinde gelişmiş bir kentsel alan, afetlerin yıkıcı etkilerine daha esnek tepkiler verebilmektedir. Aksi takdirde kent afetlere karşı kırılgandır. Riski sayısal olarak değerlendirir, (kırılganlık*tehlike)/yönetilebilirlik formülü ile ele alırsak kırılganlık arttıkça riskin arttığı da görülmektedir [5].

Plan kararları afetlerin sebep olduğu zararları azaltma gücüne sahiptir [5] [4]. Arazi kullanım kararlarına örnek olarak; uygun yer seçimi, yerleşim için uygun nüfus yoğunluğunun belirlenmesi, yoğun kentsel dokudan kaçılması, yeterli açık alanların oluşturulması, taşıma kapasitesinin dikkate alınması, tehlikeli kentsel kullanım türlerinin yerleşim alanlarından uzaklaştırılması ve tehlikeli yerleşim alanlarının yerleşime açılmaması verilebilir. Olası bir afet senaryosunda ulaşım ve altyapıya dair plan kararları da hayati öneme sahiptir. Alternatif yol ağlarının olması, dar ve çıkmaz sokakların oluşturulmaması, toprak yapısına uygun altyapıların yapılması ve gelişmesini önlemek adına tehlikeli alanlara altyapı götürülmemesi bu bağlamda önemli plan kararlarındandır. Yol genişliklerine uygun bina yüksekliği verilmesi, uygun yan, arka, ön bahçe mesafelerinin verilmesi yapı adası bazında önemlidir. kaçak yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemesi, bina bakım ve onarımlarının yapılması gibi binalar ile ilgili verilecek plan kararları da afetlerin çoğu yükünü kentlerin omuzlarından alabilir [5] .

Son söz olarak dünya dönmeye devam ettikçe afetler de yaşanmaya devam edecektir. Türkiye’de doğal özellikleri sebebiyle tehlikelere açıktır ve belirli periyotlarla ağır kayıplar yaşamaktadır. Kayıpların önüne geçmek için planlamanın bir araç olarak yeniden değerlendirilmesi ve planın bir parçası olan afet yönetiminin kapsamını bozacak revizyonlardan uzak durmak gerekmektedir [3]. Unutulmamalıdır ki önemli olan kayıp vermeden önlem almaktır.

Kaynakça

[1] B. Özmen ve A. T. Özden, «TÜRKİYE’NİN AFET YÖNETİM SİSTEMİNE İLİŞKİN ELEŞTİREL BİR DEĞERLENDİRME,» İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi , 2013.

[2] L. Uzunçıbuk, «Doğal Afetlerin Kentsel ve Bölgesel Planlamada Yeri,» Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi, cilt 2, no. 101, 2009.

[3] İSMEP, «Afete DirençliŞehir Planlama veYapılaşma,» İstanbul, 2014.

[4] A. Çelikbilek ve G. Sapmaz, «Risk Management and Microzonation in Urban Planning: An Analysis for Istanbul,» DISASTER SCIENCE AND ENGINEERING , cilt 2, no. 2, 2016.

[5] E. Ayalp, «Afet Risk Yönetimi ve Sakınım Planlaması ile Başarılacaklar ‘Bir’den Büyük Müdür?».

--

--

Merve Yılmaz
Merve Yılmaz

Written by Merve Yılmaz

• UX Designer •Istanbul Technical University •Top writer in Self Improvement, Health, Life Lessons & Life.

No responses yet