Sağlığımız Tehdit Altında!
Koronavirüsüyle boğuştuğumuz şu günlerde sağlığın ne kadar kıymetli olduğunu hepimizin yeterince anladığını düşünüyorum. Fakat kapımızı çalan diğer hastalıklar ve ölümler hakkında bir fikrimiz var mı? Üstelik bir dahaki sefer suçlayacak kimseyi de bulamayabiliriz, çünkü iklim değişikliğinde payı olan herkes ellerini biraz kana bulamış olacak. Bu yazıyı okuyan hiç kimsenin de kendini aklamaya çalışacağını sanmıyorum.
Dünya nüfusunun hızla artması, bilinçsiz üretim ve tüketim faaliyetleri doğal sistemlerin hızla tükenmesine yol açıyor. Küresel iklim değişikliğini tetikleyen bu durumun ekonomik faaliyetler, altyapı ve ekosistemler üzerindeki etkisi uzun yıllardan beri tartışılan bir konu. 1996’da IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change)’nin İkinci Değerlendirme Raporu’nda Iklim değişikliğinin sağlık üzerinde ki potansiyel risklerine bir bölüm ayırmasıyla tartışmalara yeni bir konu daha ekleniyor: Sağlığımız.
2014 yılına geldiğimizde ise IPCC iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerinde 3 önemli etkisini şu şekilde ifade ediyor:
• Öncelikle ısı, kuraklık ve şiddetli yağmur dahil olmak üzere aşırı hava sıklığında ki değişikliklerle ilgili olan etkiler,
• Hastalık vektörleri, su kaynaklı hastalıklar ve hava kirliliği gibi doğal sistemlerin aracılık ettiği etkiler,
•Mesleki etkiler, yetersiz beslenme ve zihinsel stres gibi insan sistemlerinin yoğun olarak aracılık ettiği etkiler .
İnsan sağlığını, ısı ve fırtına gibi hava değişkenleri doğrudan etkilerken; hastalık vektörleri gibi doğal sistemler ve beslenme yetersizliği gibi insan sistemlerine yoğun bir şekilde aracılık eden yollar ise dolaylı olarak etkilemektedir. Aşağıda verilen şema, çevre koşulları ile sosyo-ekonomik koşullar ve uyum önlemleri gibi faktörlerin de insan sağlığı üzerinde olumlu ya da olumsuz geri bildirim mekanizmaları olabileceğini göstermektedir.
Yüksek sıcaklığın sebep olduğu ölüm haberlerini hepimiz duymuşuzdur. Fakat ne boyutlara ulaşabileceğini hatırlatmakta fayda var. 2003 yılında Fransa’da 15.000’e yakın kişi sıcak hava olayları sebebiyle hayatını kaybetti ve IPCC sıcak hava dalgalarının sebep olduğu bu yıkımda %75’lik payı iklim değişikliğine biçiyor. 1999 ve 2008 yılları arasında sıcaklığın sadece 1 derece artmasıyla ekstrem yaz sıcaklıkları riski 4 kat artmıştır. Bilim adamlarının önümüzdeki yüzyıl içinde 2–6 °C bir sıcaklık artışı beklediği göz önüne alınırsa, kendimizi sıcaklık kaynaklı ölüm haberlerine hazırlamaya başlasak iyi olur. [1]
İklim değişikliği hastalıkların yayılmasını da kolaylaştırıyor. Önümüzdeki yıllarda artan sıcaklık ve nemle çoğalan sivrisinek habitatlarının milyonlarca insanı tehdit eder boyutlara ulaşması bekleniyor. Deniz seviyesinin yükselmesi ve tuzlu suyun karaya ilerlemesi de tuzluluk toleranslı sivrisineklerin yayılmasını çoğaltacaktır. Sıtma bu koşullarda artması ve binlerce insanı etkilemesi beklenen hastalıklardan yalnızca biri. [2]
Denizlerin bize getireceği bir diğer hastalık da kolera olacak. Deniz sıcaklarının artması ve deniz seviyelerindeki değişim kolerayı taşıyan organizmaların artmasına sebep olarak, son 50 yılda meydana gelen en büyük kolera salgınlarına ev sahipliği yapmış kıyı alanlarında riski daha da arttıracaktır.[3]
İklim değişikliğinin söz konusu etkilerine karşı özellikle bazı grupların daha savunmasız olması bekleniyor. Sosyal olarak yalıtılmış şehir sakinleri, yaşlılar ve yoksullar bu sıralamanın başında geliyor. Toplumların kırılgınları ise ;
· Nüfus yoğunluğu,
· Ekonomik kalkınma düzeyi,
· Gıda bulunabilirliği,
· Gelir düzeyi ve dağılımı,
· Yerel çevre koşulları,
· Var olan sağlık durumu ve halk sağlığı hizmetlerinin kalitesi ve bulunabilirliği gibi faktörlere bağlıdır.
İklim değişikliğine karşı en hassas ve kırılgan ülkeler az gelişmiş ve gelir seviyesi düşük ülkelerdir. Bu duruma kimsenin şaşıracağını sanmıyorum. Şaşırtıcı olan refah seviyesi yüksek ülkelerde de iklim değişikliği kaynaklı ölümlerin yaşanması. Buna örnek olarak karşımıza 2009 yılında Avustralya’daki orman yangınlarından kaynaklanan ölümler verilebilir. Hızlı ekonomik gelişmenin iklimle ilgili sağlık sorunlarını arttırdığına dair kabuller de söz konusu. Çin’in Özerk Bölgesi’ndeki Tibet’te yeni yollar ve göç ile birlikte artan Batı Nil virüsünü aktarabilen bir sivrisinek olan Culex Pipiens’in Lhasa’nın artışıyla yaşanan ölümler bu önermelere inanmamak için ortada bir sebep bırakmıyor. [1]
Bununla birlikte açık havada çalışan özellikle tarım ve inşaat gibi iş gruplarında bulunan insanların iklim değişikliği kaynaklı hastalıklara karşı daha kırılgan bir yapıya sahip olduğu da gözlemlenmiştir. Gölgeye ve suya erişmeden uzun saatler yüksek sıcaklıklarda çalışan kişiler sıcak çarpması riski altındadır ve sağlık riskleri fiziksel eforla birlikte artmaktadır. En fazla risk altında bulunan tarım ve inşaat işçileri ise tropikal gelişmekte olan ülkeler arasında. Ancak ısı stresi sıcaklık kontrolü olmayan iç mekan çalışanlarında da söz konusu. Bu durum ABD dahil birçok yüksek gelirli ülkede de problem yaratmaktadır. [1]
Birçok ülkede yoksulluk ile birlikte her türlü sosyal dezavantajın ölüm riskinin arttırdığı tespit edilmiştir. Alınan önlemler ve uygulanan politikaların varlığı ölüm riskini azaltmaktadır. Nitekim tropikal siklonlarda ölüm riskinin 3 temel sebebinden biri yönetimdir. [1] Merkezi ve yerel yönetimlerin iklim değişikliği ile mücadelede görevi ve etkisi tartışılmaya kapalı olsa da bir birey ve vatandaş olarak bizim de alışkanlıklarımızı gözden geçirmemiz büyük önem arz ediyor.
Hiç şüphesiz biz insanların kendimize hak gördüğü faaliyetler dünya iklimini değiştiriyor. Hergün biraz daha gazların atmosferik konsantrasyonunu arttırarak, Dünya’yı yaşanabilir kılan doğal “sera etkisini” güçlendiriyoruz ve işin üzücü kısmı hala çoğumuzun yaptıklarının farkında olmaması. Sağlığımız üzerine bu kadar kafa yorduğumuz bu dönemde milyonlarca insanın hayatını etkileyecek iklim değişikliğine karşı, sorumluluklarımızı yerine getirerek en azından vicdanımızı biraz rahatlatabiliriz.
KAYNAKLAR
[1] IPCC. (2014). Human Health: Impacts, Adaptation, and Co-Benefits. IPCC.
[2] Kasperson, R. E., & Kasperson, J. X. (2001). Climate Change, Vulnerability and Social Justice. Stockholm Environmental Institute, Risk and Vulnerabilty Programme
[3] Kibria, G. (2016). Sea-level rise and its impact on wetlands, water, agriculture, fisheries,aquaculture, public health, displacement, infrastructure and adaptation. doi:10.13140/RG.2.1.1267.2487